Neden Ben?
Hayatın istisnasız herkesin canını öyle veya böyle yaktığını prensipte hepimiz biliriz belki ama işler umduğumuz gibi gitmediğinde bunu kendimizle ilgili bir sıkıntıya yormaktan da geri durmaz, dahası zor zamanlardan geçen tek kişinin “ben” olduğu düşüncesine kapılabiliriz.
Neden ben?
Her kötü şey gibi bu da beni buldu.
Neden herkesin rahatlıkla yapabildiği şeyleri ben yapamıyorum?
Kimse beni anlamıyor.
Hayat hiç adil değil!
Halihazırda çektiğimiz ıstırap yetmezmiş gibi bir de kendimizi herkesten soyutlanmış, yalnız, ilgisiz bırakılmış, hatta sevdiklerimiz tarafından terk edilmiş gibi hissederiz. İçimize kapanma eğilimimiz ancak bu soyutlanmışlığı ağırlaştırmaya, diğer insanlarla sahip olduğumuz bağları koparmaya hizmet eder.
Çektiğimiz acı öznel olabilir, dolayısıyla bireysel deneyimimiz farklı olabilir ama acı çekme deneyimi hepimizde mevcuttur. Ortak insanlık bize, tam da bunu, ıstırabın her insan için ortak bir deneyim ve acı çektiğimiz her anın diğer insanlarla aramızdaki bağı güçlendirme fırsatı olduğunu hatırlatır.
Buraya önemli bir not düşmeliyim: ortak insanlık, kendimizi, bizden daha talihsiz koşullarda olduğuna inandıklarımızı düşünmeye zorlamaktan farklıdır.
İnsanlar ne dertlerle uğraşıyor ben buna bile dayanamıyorum
Çok daha fazlasına katlanmak zorunda olan insanlar var!
Abartma! Bu ağrıyı tek çeken ben değilim!
Zira benzer bir soyutlama bu tutumda da mevcut: onlar (benden daha fazla acı çekenler) ve ben. Ortak insanlıkta, “onun acısına oranla benim acım” söylemleri yersizdir. Öyle bir denge düşünün ki, ne kendine acımaya kayıyor, ne çektiğimiz acıya kayıtsız kalmaya.
Zeynep Selvili